2/14/2011

Sınır




Dışarıya bu kadar yakın iken, dışarıdan bu kadar kopuk, içeride bu kadar kapalı olmak. Dış ile iç bazen bir hücre zarının kesitindeki mesafe kadar uzaktır birbirine. Dış ile iç, sınırının netliği ve katılığı kadar yakındır. Sınır, akışkan olanın setidir. Hareket sınırın berisinde kalırken, algı, ötesine geçmek ister. Sınırın ötesindekine bakmaya çalışan gözün algıladığı, hayaldir. Görmek istediği dünyanın netliği, saydam olmayan sınırdan geçemez. Gözün gördüğü imge sınırın hemen arkasındadır; imgenin ötesi, zihin için sadece hayaldir. Bakan gözün önündeki set, sınırdan başkası değildir; imge zihinde bağımsız algılanamaz, çünkü göz her zaman sınırı da görür. Sınırın berisinde kaldığı hissinden kurtulamaz.
Zihin, göremediği dünyanın hayalini kurar. Belki de ötedekinin, bir hayal dünyası olduğuna inanır. Gözün gördüğü ‘’dış’’, değişmeyen bir sahne gibidir. 
Durum; sürekli değişen bir gerçekliğe, hiçbir şeyin değişmediği pencereden bakıp, hiçbir şeyin değişmediği bir dünya yanılsamasına girmektir.


Yanılsamayı terk etmek mümkündür:
Adım 1: Kapı koluna dokun.
Adım 2: Kilidi çevir.
Adım 3: Pencereyi aç.
Adım 4: Atla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder